Hemoroidler, anal kanalın üst kısmında genişlemiş damar yumaklarıdır. Halk arasında basur ya da mayasıl olarak bilinir. İç ve dış hemoroidler olarak ikiye ayrılır. Zamanla altta yatan sebeplerle birlikte anal kanalda yerleşen genişlemiş toplar damar yumakları makatın dışına doğru çıkarlar.
Bu şikayetlerle başvuran hastalarda anal fissür, perianal fistül, perianal abse ve tromboz görülen diğer hastalıklardır. Ağrı iç hemoroidlerde çok geç bir bulgudur. Başlangıç döneminde ağrı varsa tromboze hemoroid, perianal abse, anal fissür akla gelmelidir.
Bu şikayetlerle hekime başvuran hastanın şikayetleri dikkatlice dinlendikten sonra yapılan anal muayene genellikle genç hastalarda tanı için yeterlidir. Rektal kanama şikayeti ile gelen hastalara rektoskopi önerilir. Kırk yaş ya da üstü kabızlık şikayeti ile gelen ve yapılan anal muayenesinde hemoroid saptanan tüm hastalarda kolonoskopik tetkik önerilmektedir. Her zaman altta yatan bir kalın barsak tümörü olmadığı ekarte edilmelidir. Unutulmamalıdır ki hemoroid tek başına kalın barsak kanserinin belirtisi olabilir.
Anüs derisi yoğun sinir ucu içeriği nedeniyle çok hassas bir bölgedir. Ayrıca iki farklı ve iç içe yerleşik kas tabakası tarafından sarılıp sıkılmaktadır. Özellikle vücut dışkılamaya hazır değilken yapılan zorlu dışkılamalar veya makatın çok tahriş olduğu ishal durumlarında bu bölgede yırtıklar oluşabilir. Son derece ağrılı olan bu yırtıklar kaslarda spazma yol açarak daha fazla basınca maruz kalırlar ve kan dolaşımları yetersiz kaldığı için yırtık iyileşme şansı bulamaz.
Hastalar dışkılarken şiddetli ağrı duyarlar. Sanki küçük cam parçaları çıkarıyormuş gibi hissederler. Ancak asıl ağrı dışkılamanın bitiminde ortaya çıkar ve saatlerce sürebilir. Kişiyi günlük yaşamından alıkoyacak kadar şiddetli olabilir.
Ne yazık ki sıklıkla “hemoroid” ya da “basur” olarak tanımlanan anal fissürler birtakım gereksiz ve faydasız ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılırlar hatta daha da kötüsü iş hemoroid ameliyatına kadar gidebilir. Çünkü fissürlerde birkaç hafta içinde dışarıda küçük bir meme oluşabilir ve bu meme hemorodi memesi olarak değerlendirilip hemoroid hastalığı tanısı konulabilir.
Anal fissür tedavisinde ilk adım hastanın eşlik eden bir kalın bağırsak sorunu olup olmadığının ortaya konulmasıdır. Ancak akut fissürlü bir hasta kısmen de olsa rahatlatılmadan parmak muayenesi ve kolonoskopi yapılmamalıdır.
Hastanın dışkılama alışkanlığı ayrıntılı olarak sorgulanmalı ve yukarıda anlatılan doğru dışkılama önerileri mutlaka yapılmalıdır.
İlk aşamada hastalara sıcak suya oturma banyosu önerilebilir ancak bu uygulama pratik olarak imkansızdır. Onun yerine hastaya biri dışkılamadan sonra olmak üzere günde en az iki kez duşa girmesi, suyu dayanabileceği ama yanmayacağı kadar sıcak ayarlaması ve on onbeş dakika makatına tutması önerilmelidir.
Bunlarla sonuç alınamadığı durumlarda makata nitrogliserin içeren kremler uygulanabilir. Ne yazık ki halen ülkemizde bu preparatlar bulunmamaktadır. Bazı eczanelerin bu tür ilaçları imal ettikleri bilinse de standardize olmayan bu ürünlerin klinik uygulamada fayda sağlamadıkları görülmektedir.
Anal fissür tedavisinde bir sonraki aşama makata halk arasında “botox” olarak bilinen botulin zehirinin enjekte edilmesidir. Yaklaşık % 70 oranında başarılı olan bu yöntem geçici olarak makat kaslarının kısmi felci ile etki etmektedir.
Anal fissürde son çare ameliyattır. Ameliyatta makatı kasan kaslardan içteki kesilerek yaranın kan dolaşımının artması ve kendiliğinden iyileşmesi sağlanır. Doğru yapıldığında başarı oranı % 98-99 civarında olmasına rağmen % 3-5 hastada gaz tutamama, ishal olunca dışkı kaçırma gibi sorunlara yol açabilmesi ve bu sorunların tedavisinin hemen hemen imkansız olması nedeniyle, özellikle kadın hastalarda en son seçenek olarak düşünülmelidir.
Sık karşılaştığımız bir sorun ameliyata rağmen iyileşmeyen fissürlerdir. Bu hastaların çoğunda yaptığımız incelemeler yanlış kasın kesilmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle çok basit görünse de ameliyatın deneyimli bir cerrah tarafından yapılması çok büyük önem taşımaktadır.